top of page

Geçen yıl, yine böyle bir gün


Ve onu, burnumun üstünde hissettim.

Kemerli, yamuk yumuk burnumu yalayıp geçti ama durmadı, devam etti.

Gıdıklandım biraz ama gülmeye ne halim ne de cesaretim vardi.

Bir kere kıkırdarsam ters tepebilir,

ya bir de üstüne haykırırsam herkesçikler duyar diye hareketsiz kalmayı yeğledim.

Akışını, kayışını, küçülüşünü... içim bir kez daha titredi.

Sol yanağımda ezilirken ıslatarak izlediği yol soğudu,

bense öyle durdum.

Durdum, yatakta her zamanki gibi kıvrılıp yatışımdaki gibi...

Ama bu sefer uykuya dalmak yerine,

durdum, gözümü kırpmadan.

Bomboş, yarı açık kepenklerin arasından sızan

cılız ama uykusuzluğumu harlamaya yeten ışığa bakarak,

gözümden kopup düşen bir damla yaşın

ne anlamı var ki, sorgulamaya gerek yok.

O damla bir sürahinin son damlasıydı, peçeteler hak getire ne siz sorun ne ben söyleyim.

Arada bir patlıyoruz, iste gece gece yine geldiler, yani o gün öyleydi.

Anlamını sorgulamaya gerek mi var? - derseniz, yok derim,

şimdi beni anlamsızca ağlamak daha çok rahatlatmaya başlarken



Comments


Single Post: Blog Single Post Widget
bottom of page